cemal hunal fan sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

cemal hunal fan sitesi


 
AnasayfaAnasayfa  cemal hunal fancemal hunal fan  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap            İletişim İletişim  
Cemal Hünal Fan Sitesine Hoşgeldiniz...Forum Bizden, Paylaşma Sizden....
Iletisim : cemal-hunal@fanforum.com
Cemal Hünal Fan Sitesi Facebook'ta !

 

 cemal hunal ile roportaj

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Zarin

Zarin


Mesaj Sayısı : 394
Rep Gücü : 6237
Kayıt tarihi : 24/10/09
Yaş : 36
Nerden : Fransa

cemal hunal ile roportaj Empty
MesajKonu: cemal hunal ile roportaj   cemal hunal ile roportaj EmptyPaz 17 Ocak 2010 - 11:21

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yemek yaparak kadın tavlarım

Kadınların son sevgilisi Cemal Hünal ile aşka bakışını konuştuk

Her
ne kadar yeni dizisi Kış Masalı’nda Ali Murat Bey’i canlandırsa da biz
onu Issız Adam olarak mimledik bir kere. Kadınların son sevgilisi Cemal
Hünal, sete gelen, telefonunu bulan hayranlarıyla bayağı bir mücadele
etse de, sert görüntüsü nedeniyle işin taciz boyutuna varmadığını
belirtiyor. Cemal Hünal

Efendi kadınlardan sıkılan ve
sevgilisi Lale Cangal’ı “kaçık” olarak tanımlayan Hünal, zamanında
yemek yaparak kadın tavladığını ama hayatındaki kadını asla
aldatmadığını söyleyen bir “Sadık Adam.”

Cemal Hünal apartmanında doğup büyümek nasıl bir duygu?

Doğduğum
apartmanı ismimi aldığım dedem yaptırmıştı. Tam bir aile apartmanıydı;
amcalar, halalar... Kahvaltılarda sık sık en üst katta oturan dedemlere
kaçardım. Eğlenceli, güven verici bir ortamdı.


Babanız da sizin gibi iyi yemek yapan, gitar çalan bir doğa adamı. Tam
“babamın oğluyum” durumu var galiba? At sevginiz ise dededen kalma
sanırım.



Evet, zaman geçtikçe daha çok öyle
hissediyorum. Babamla samimi ve yakın bir ilişkimiz var. Babamın babası
çok sıkı adammış ama, odaya girdiğinde herkes ayağa kalkar önünü
iliklermiş. Babama sadece bir kere “oğlum” demiş. Babam kendi babası
gibi olmamak için çabaladı. Kendi yolumu bulmama yardım edecek çok
sağlam temellerle yola çıkardı beni. Babama ve anneme hayranım bu
yüzden, çok dolu insanlar. At sevgime gelince, bunda dedemim payı
büyük, evet. Madenleri ve orada yetiştirdiği yarış atları vardı. İlk
orada hayvan sevgisini tattım. Sonrasında astım hastası olduğum için 17
yaşıma kadar kendime ait bir doğa faaliyetim olamadı.


Şehir hayatını sevmeyen, doğa aşığı bir adam olarak niçin Nişantaşı’nda
bir apartman dairesinde yaşıyorsunuz da bahçeli, şehir dışı bir ev
tercih etmiyorsunuz?



Dizim nedeniyle haftanın 5-6
günü Bursa’dayım. İlgilenemeyeceğim için merkezden uzak bir düzen
kurmaya cesaret edemiyorum. Doğal ortam içinde bir meskenden
bahsettiğiniz zaman, bakımı ve devamını sağlamak lazım çünkü. Daha
ileride isterim. Fakat yeterli ekonomik şartları da bir araya getirmek
lazım tabii.

Kaç hayvan besliyorsunuz, adları ne?

2
at, 2 köpek ve 4 kedim var. Annem ve kardeşimle çok yakın oturuyoruz.
Köpeklerimi onlara bırakabiliyorum. Adları, Tobby ve Maya. Kedilerimin
ikisi sokakta yaşıyor; Mişa, Maya, Toto ve Zuni. Atlarım ise şimdilik
arkadaşımın çiftliğinde; Laheeb (Arapça, alev demek) ve Marengo
(Napolyon’un atının adı). Daha önceleri megistias (Hint kargası) ve
kerkenezim vardı.

“Şehirde her şey yalan dolan” demişsiniz. Ne demek bu, biraz açsanız?

Son
20 yıldır çok belirgin şekilde ortaya çıkan bir tüketim toplumu var. Bu
tamamen şu anki ekonomik sistemin tasarımı. Sistemin yürümesi için
üretici toplumdan ziyade tüketici bir toplum olması lazım. Nasılsa
Amerikalılar, Çinliler üretiyor. Biz üretmeyelim hiç, tüketelim sadece.
Zaten onların paralarını kullanıyoruz. Burada kendimizde olan şeyleri
kullanacağımıza aptal gibi, onların kullandığı şeyleri, markaları
kullanıyoruz. Şehirde yaşayan gençliğin tek rehberi televizyon ve basın
olduğu için yönünü kaybetmiş durumda.

Kadınların ilgisi ne boyutta?

Restoranıma
gelen kadın müşteri sayısı arttı. Bir de çok komik bakışlarla
karşılaşıyorum. Kocaman açılmış gözler ve aralarında fısıldaşmalar...
Hem hoşuma hem de komiğime gidiyor. Yanıma kolay kolay yaklaşamıyorlar.
Sert bir görüntüm var, tersleyeceğimden korktukları için çekiniyorlar.

O kadar cesur kadın yok mu?

Çok
cesurlarıyla karşılaşmadım, gerek de yok. (gülüşmeler) Sete gelenler
oluyor. Tipinden kıllandıysam “Yok” dedirtiyorum. Cebimden arayanları
da konuşmadan kapatıyorum. Antakya’da oturduğum sırada bir gün bir
minibüs dolusu üniversiteli genç beni ziyarete gelmişti. “Geldiğiniz
yoldan geri gidin” dedim... Kendi benliğinizde açık bıraktığınız tüm
pencereler insanların gelip size yaklaşabileceği pencereler. Bende çok
fazla yok onlardan. Bir ön kapısı var, oradan da kimin gelip gittiği
çok belli. Şu ana kadar karşılaştığım en ısrarcı tavır, çocukların
fotoğraf çektirmekle ilgili ısrarı. Günde 130 fotoğraf çektirdiğimi
bilirim. En sık karşılaştığım soru ne biliyor musunuz? “Asi nerede?”
Beni çok güldüren bir şey bu..


Enteresandır ki ne Asi’yi canlandıran Tuba Büyüküstün’le ne de Melis
Birkan’la adınız aşk dedikodusuna karışmadı. Nasıl başarıyorsunuz bunu?


Karışmadı, karışmaz da. Çünkü tüm rol arkadaşlarımla
samimi ve direkt bir ilişki içindeyim. Genel olarak anarşist ve çok
yaramaz bir yapım var. Sürekli haylazlık yaparım. Ne idüğü belirli bir
adam olarak çok ortadayım.

“Hayatımdaki kadınlar hep kaçık, efendi kadından sıkılırım” demişsiniz. Sevgiliniz Lale Hanım kaçık mı efendi mi?

Kaçık!!!

Hayranlarınız sokakta sizi gördüğünde nasıl bir tepki veriyor?

Sokakta daha çok Issız Abi, Kerim Abi diye sesleniyorlar. Utangaç bir insanım ya selam veriyorum ya da duymazdan geliyorum.

Türk toplumunda sürü psikolojisi var mı?

Basın
hükümetin ihtiyaçlarına göre yazıyor. Basının birinci görevi, toplumu
korumak, onu doğru şekilde bilinçlendirmek ve donatmaktır. Ama
basınımız tamamen Türk toplumunu sürüye çevirmeye çalışan şey zaten.
Yanlış yönlendirerek, ahlak ve kültür çıtasını aşağıda tutmak için özel
bir çaba sarf ederek topluma en büyük zarar veren şeyin ta kendisi
basındır.

Bu noktada Timuçin Esen ve magazinciler arasında yaşanan olayları nasıl değerlendirdiğinizi sormak isterim.
Acaba
Timuçin polis tarafından yerlerde sürüklenmek ve bu fotoğrafların boy
boy basılmasını hak etmek için ne yaptı? Bunu haber yapan gazeteye
yasak getirilmeli. Aynı hafta IMF toplantılarında fırtınalar koptu ama
gazetelerde koskoca bir sayfa Timuçin’in fotoğraflarıyla doluydu. Ucuz
bir rezil etme çabası. Magazin de zaten çok ucuz ve rezil bir iş.

Sanatçıların tavır alması, protestoları işe yarar mı?

Birilerinin
böyle şeyler yapması gerekiyorsa bunu toplum yapmalı. Magazin eki olan
gazeteler alınmamalı, magazin programları seyredilmemeli. O çakalların
hangi kasaptan beslendiği belli. Zaten o yazıyı yazıp o fotoğrafları
çeken adam hayatında daha iyi bir şey yapabilme yetisine sahip değil
ki.

En son yapılacak iş mi sizce magazin muhabirliği?

Evet,
insanın böyle bir işi yapması için başka bir yeteneği olmaması lazım.
Son derece avam bir iş. Özel bir eğitim falan gerektirmez. Bir tek
yamyam bir kafa lazım.

Siz ne yapıyorsunuz?

Sokakta
fotoğrafım çekildiğinde umursamıyorum! Önümün kesilmesinden de
fotoğrafımın çekilmesinden de hoşlanmıyorum. Bu insanlar ben sanki
onlara bir şey borçluymuşum gibi davranıyorlar. Kapımın önünde çakal
gibi bekleyen bir sürü paparazzi var.

Birkaç kere tepki
gösterip cevap verdiğim de oldu ama bundan sonra hiçbir zaman onların
oynadığı platforma inmeyeceğim. Ben başkaları kadar yaşamıyorum neyse
ki bu durumları, çünkü çok fazla dışarıda gezen biri değilim. Kalabalık
olarak sosyalleşmeyi sevmiyorum. Ama özellikle magazin basınına ve
paparazilere karşı bir antipatim var. Bunun temelinde, insanların özel
hayatlarını rendice ediyor olmaları ve kene gibi bundan besleniyor
olmalarının yanı sıra bunu yansıtma şekilleriyle toplumun ahlak
çıtasını düşürüyor olmaları yatıyor. Maalesef ki standartları medyadaki
bu densiz arkadaşlar belirliyor.

Şöhret kavramı hayatınızı ne kadar değiştirdi?

Daha
az sıra bekliyorum. Sıramı beklemeyi seviyorum aslında ama
bekletmiyorlar. Şöhretim özellikle bankalarda bayağı işime yarıyor.
Gezmeyi seven biriyim. Gezdiğim yerlerde oradaki yaşamın içine girmek
daha kolay oluyor. Gittiğim her yerde güleryüzle karşılanıyorum.

Bazen
çok fazla fotoğraf çektirdiğim için şikayet etsem de zor bir durumda
kaldığımda ne kadar yardım gördüğümü fark edip kendimden utanıyorum.

Evlendikten sonra başka birine aşık olabilir misiniz?

Bilemiyorum.
Aşkın iki insan arasında olup biten şeyle kısıtlı olduğunu hiç
düşünmüyorum. Kimi doğada, müzikte bu aşkı bulabilir ya da Allah aşkı
olabilir. Ama işin içine şehvet girdiğinde duygular çok değişiyor.
Farklı bir arayış, farklı bir doyum noktası arıyorsun. İnsanları
belirli arayışlara yönlendiren hayatlarındaki boşluklardır. Hayatını
dolu dolu yaşayan hiçbir insanın şehvetine kandığını görmedim.

Evli erkek asla tek gecelik ilişki yaşamamalı mı?

Yaşamamalı. Çünkü eve bir yalanla döndüğünüz zaman o yalanla hayatınıza devam ediyorsunuz.

Erkeklerin cinsel açıdan daha zayıf oldukları yalan mı?

Doğru
ama toplum içinde oluşmuş bir şey bu. Eski anaerkil toplumlara
baktığınız zaman toplum yapısı çok farklı. Bugün ataerkil bir toplumda
yaşıyoruz ama ben bunun da kadınların tasarımı olduğunu düşünüyorum.
Erkeklere daha fazla sorumluluk yükleyip kolaya kaçıyorlar. Bazı
şeylere göz yummak daha kolay geliyor.

Asla birlikte olduğu kadını aldatmadınız o halde?

Aldatmadım.

Tek gecelik aşk?

Üniversitedeyken olmuştu.

Evlilik kavramıyla aranız nasıl?

Başarısız
bir evliliğim oldu ama evlilik tercihen bir kere olmalı. İdeali bu. İlk
fırsatta çocuk istiyorum, hazırım babalığa. Ama şu anda şehir dışında
çalışıyor olduğum için çok zor. Sevgilim bundan şikayet etmiyor ama çok
güzel idare ediyoruz birbirimizi.

Erkeğin kalbine giden yol mideden mi geçer?

Evet,
kadının kalbine giden yol da mideden geçer. Günde en az 3 kere yemek
yiyoruz ve insanlar ne yediklerine özen gösteriyorlar.

En sevdiğiniz yemek?

Lazanya.

En güzel yaptığınız yemek? Bir eğitim aldınız mı yemek yapma konusunda?

Lazanya
(gülüşmeler)... Los Angeles’ta suşi akademisinde eğitim gördüm. Ama
annem ve babamdan öğrendiğim kadarını hiçbir yerden öğrenemedim.

Yemek yaparak kadın tavladınız mı?

Evet, zamanında oldu öyle şeyler.

Bu gece birini tavlamak için bir yemek hazırlayın o zaman, ne pişirirdiniz?

Issız
Adam’daki sahne doğruydu o konuda. Her şeyin tek tek olması, et ve
sebzelerin renklerinin ortada olması gerek. Yemeği, hazırladığınız
kişinin önünde yapmalısınız. Yemeğin sırrı, görüntü ya da tadında değil
kokusundadır.

“Issız Adam” olarak anılmaktan sıkılmadınız mı?

Takma
isim olarak hiç de fena değil. Rahatsız olmuyorum. Yaptığım işin
beğenilmesinden dolayı oluyor, bu da beni mutlu ediyor. 2 yıldır
oyunculuk yapıyorum sonuçta. Herkes benim adımı bilsin diye bir derdim
yok. Ama elbette adımı bildiklerinde ve Cemal Bey dediklerinde daha çok
hoşuma gidiyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://cemal-hunal.yetkin-forum.com
 
cemal hunal ile roportaj
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cemal Hünal Ile Röportaj
» Cemal Hünal ile Röportaj (Resimli)
» Cemal Hünal Ropörtajı
» CEMAL HÜNAL BEYAZ SHOW'DA...:)
» cemal hunal iyi bir oyuncu

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
cemal hunal fan sitesi :: Cemal Hünal :: Haberler - Röportajlar-
Buraya geçin: